30 Nisan 2014 Çarşamba

Gizem'e..

Mümkün olduğunca alıntı yapmıyorum blogda. Bir arkadaşım facebookta, ekşi sözlük'ten paylaşım yapmış, yazar adını bilmiyorum ama okurken tüm küfürlerine dahi katıldım..
Gizem'le ilgili haberleri okurken, normal olarak çok kötü oldum, yazmaya kalkarsam, paylaşacağım yazıdakinden daha fazla küfredebilirim.
O sapık ruhlu hayvanın ifadesini okudum, 6 yaşında bir kız çocuğunun yaralı ve canlı bedenini yaktığını o kadar acıklı anlatmış ki "ne kadar duyarlı katil" diyeceği geliyor insanın..
Ve beni en çok üzen şey ise haber bültenlerinin, popüler habermiş gibi, bir olay olduğu zaman hep o konuları işlemesi. Çocuk kayıplarını daha önce hiç gördünüz mü haberlerde? Şimdiye kadar sıra gelip de göstermediler, çok çok bulunduktan sonraki ölüm haberi geldi, bilmediğimiz neler oluyor... 
Her gün kadınlar, kızlar ölüyor.. Ve bir şey yapmıyoruz, yapamıyoruz! Son birkaç ayda, kadın cinayetini önlemek isteyen bir polis, iki asker öldü! Bir yandan onlara üzülürken, bir yandan kadını korumaktan bu kadar aciziz diye düşündüm.. Güvenlik güçleri bile koruyamıyor kadını! Ama sokakta eylemde hatta eylem çevresinde yürürken görürse, yine aynı polis dövüyor kadını!
"İnsan" bizim memlekette, et parçası.. Ruha, ölüme, tanrıya inanırlar! Ve onun yarattığına, saygı duymazlar!! Bir çiçeğin dahi yaşam hakkı vardır! Nasıl kıyarsınız insana? Değil öldürmek, bir kötü söz söylerken bile düşünmez misiniz o da bir ana baba evladı....

Ekşi sözlük'ten alınan yazı şöyle;

gizem katledilmiş, "pikniğe götüreceğim" diyen bir abisi tarafından elleri ve ayakları bağlanıp bıçaklanmış, can çekişirken üzerine benzin dökülüp yakılmış, yanarken çığlıklar atmış.
çünkü daha insan olmayı beceremeyen bir erkek "aşık" olmuş. ve toplum, erkeğe aşık olunca zalim olma, katil olma, tecavüzcü olma haklarını da sırtını sıvazlaya sıvazlaya vermiş.
ben üstüne sönmemiş kireç dökülerek dünyadan kazınması gereken o toplumun içine sıçayım.

haberi okuduğumdan beri hiç yapmadığım şeyleri yapıp zincirleme şekilde yarım paket sigara içtim, gizem'in sakızlı fotoğrafına bakıp bakıp bir toplu taşıma aracında sinirden hüngür hüngür ağladım. atlayıp adana'ya gitmeyi, orada annesi ve babasıyla beraber dövüne dövüne ağlamayı istedim. ben sokağa oynamaya çıkan çocuğun, eve kendisinin yerine tabutunun geldiği ülkenin taaa ortasına sıçayım.

parka oynamaya, babasına yemek götürmeye, bayramda şeker toplamaya giden çocuğun, tecavüz edilmiş ve yakılmış cesedinin bulunmasına sebep olan kültürün, adetlerin, inancın, sevgi ve insanlık anlayışının içine sıçayım.

birine aşık olmayı onun üzerinde hak sahibi olmak addeden, sevgisinin karşılığını almak için kaçırmayı, tecavüz etmeyi, öldürmeyi, güya sevdiği(!) kişinin ruhuna, bedenine, ailesine zarar vermeyi normalleştiren, teşvik eden o primitif düşünce sisteminizin içine sıçayım.

kadını ve çocuğu, kıçından uydurduğu toplumsal hiyerarşide en alta koyan, onlara uygulanan şiddeti normalleştiren, artmasına göz yuman, ayrıldı, boşanmak istedi diye kadın öldürmeyi, kadının çocuğunu/kardeşini katletmeyi bir vahşet değil de, komşunun camını kırmak gibi ufak bir yaramazlık yerine koyan her türlü ortadoğu zihniyetinin tam ama tam ortasına, başlangıcına sıçayım.

"avrupalılar 18 yaşına gelen çocuklarını evden atıyormuş" diye götünden uydurduğu argümanla kendini öven toplumun 6 yaşındaki çocukları parka gidip öldürüldüğünde "biz nerede yanlış yapıyoruz?" demeyecek olan egosuna sıçayım.

sıçmık feodal dizilerle süleyman akdeniz gibi lağım yaratıklarını erkeğin hası olarak gösterip, kadının kendisine tecavüz eden ağaya nasıl umutsuzca aşık olduğunu, erkeğin yeri gelince tecavüz edip yeri gelince seven bir cins olduğunu dayatan, bu ülkenin zaten korkak ve aciz kadınlarına ataerkilliği, sapıklığı iyice normal gösteren herkesin vicdanına sıçayım.

bulunduğu toplumlara tersine evrim geçirtmekten başka bir boka yaramadığı halde o sürekli övünülen sıcakkanlılık ve muhafazakarlık denen iki belanın en ortasına sıçayım. biz sıcakkanlı milletmişiz çünkü, aferin, sıcakkanın yüzünden "hayır" cevabını anlama, kabullenme, kişisel alan diye bir mefhum tanıma, başkalarının hayatını cehenneme çevirmekte sakınca görme. çünkü sen sıcakkanlı ve üstüne bir de erkek olduğundan, aşık olduğun insanın hayatını mahvetmek senin hakkın, ispanyollar da sıcakkanlı mesela, onlar da böyle kavgacı, intikamcı, aşk cinayetçisi, uuu çok süper. soğukkanlı domuzlar ne anlasın tabi birine kardeşini yakarak öldürecek kadar aşık olmanın ne demek olduğunu di mi? beynine sıçtığımın primatı seni.

hemcinsleri katledilirken, başlarına ailelerini tehdit eden sapıklar musallat olurken ve yıl 2014'ken hala "erkek dediğin..."'le başlayan cümleler kuran tüm bulaşık süngeri tıynetli kadınların kişiliğinin ortasına sıçayım. karı lise ve hatta üniversite görmüş ama hala "erkek dediğin beni sahiplenecek! bana höt demeyi bilecek! yeri geldiğinde kıskanacak tabi! errrrrrkek dediğin var yaa bana kendimi düşünmekten aciz, korunmaya muhtaç, yarımakıllı bir prenses gibi hissettirecek! ahh erkek dediğinnn.."
bak gördün mü, erkek dediğin sevgisine karşılık alamayınca 6 yaşında bir çocuğu kaçırmış, bıçaklamış ve yakmış. ne kadar da erkeksi di mi? tam da senin erkek dediğin gibi, aşağılayıcı, vahşi, zalim, egoist. bu zihniyete direneceğine "oh ben 24 yaşında koca buldum, nal kadar tektaş aldırdım" diye övünmeye devam et. gerizekalı.

gizem'in katilinin ısınma ve yemek problemi olmadan birkaç yıl devlet tarafından paşalar gibi bakılacak olmasına, "aşık olup karşılığını alamadığı" için tahrik indirimi, hapiste namaza başlayacağı için "iyi hal indirimi" alacak olmasına sıçayım, ceza indirile indirile kısacık zaman içinde tekrar dışarıya salınacak olmasına sıçayım. keşke ödediğim vergiler, gizem'in babasının ödediği verginin evladının katilinin boğazından geçecek olan kısmı bir jilet oluverse de o soysuzun dilinden anüsüne kadar parçalasa.

daha ortasına sıçmak istediğim çok şey var, çok kültürel değeriniz, çok örf ve adetiniz, çok hassasiyetiniz, çok tatlı zannettiğiniz hastalıklı toplum yapınız. ama şu an sadece, gizem için bağrımı döve döve ağlamak istiyorum, o kadar çok ağlasam ki gizem'i, ona yapılanları, ona yapılanın artık şaşılacak bir şey olmaktan çıkacak kadar kanıksandığı bu toplumu unutsam. fakat unutamıyorum, işte bu yüzden ileride çocuklarımı türkiye'ye tatile getirmeyi bile düşünmüyorum, kazara ellerini bıraksam yerlerine tabutlarını alacağım böyle bir ülkenin kültürünü filan öğrenmelerine hiç gerek yok. ben haricinde bu topraklarla genetik bir bağları bile olsun istemiyorum, isimlerinde dahi ortadoğunun izi olsun istemiyorum. o kadar iğreniyorum, o kadar yok olsun istiyorum, o kadar lanet ve küfrediyorum, her gün.

aşık olmadan önce insan olun, biraz evrim geçirin de o bok attığınız batı medeniyetinin kıçındaki boktan fazlası olun önce.

gizem yaşasaydı da büyüseydi, bir türk kadınının taciz günlüğünde bir çok anı biriktirmek zorunda kalacağı bu toprağın da kültürün de köküne sıçayım.
gizem'i hiç unutmayacağım.

Gidebileceğimi bilsem, doğduğum, çok sevdiğim bu şehirden, bu ülkeden uzaklara giderdim.. Ve bu kültürü hiç özlemezdim.. 
Ben yanmanın acısını çok iyi bilirim Gizem kız.. Seni o acıyla kıvranarak öldürenin hesabını göreceğiz!..

27 Nisan 2014 Pazar

İskenderun Gezim

 Geçen haftasonu, İskenderun'a küçük bir kaçamak yaptık. Yakın bir bölgede, birkaç yıl önce staj yapmama rağmen ilk kez görme imkanım oldu. Deniz kenarında güzel bir yürüyüş yolu var ve dağlık yapısını çok sevdim. Ama simge haline gelen yarıkların olduğu, dağların eteklerinde bile taş ocakları görünce çok üzüldüm.. Geçtiğimiz yaz ormanları cayır cayır yaktılar, herhalde duble yollara taş lazım...
 Sağ köşede, uzaktan görünen bölgede, fabrikaların limanları var gemicikler oraya gidiyor. Bunlardan birinde de ben staj yapmıştım, neredeyse valizimi toplayıp denizci oluyordum, o kadar büyülü bir dünyaymış gibi geliyordu..
Bu çocuğu öylesine çekiyordum ama taşı havada yakalamışım :)

 Bölgenin insan profilini anlamaya çalışarak, herkesi inceleyerek yürüdüm. Ne ayıp! :)

 Yürüyüş yolunun hemen yanında parklar ve bu meydan var. Atatürk heykelinin önünde pekçok insan fotoğraf çektirdi sırayla, tek yabancı ben değildim sanırım. Bu heykellerin detaylarını fotoğraflamayı seviyorum, o şehirin geçmişi ve bugünü ile ilgili yansımalar bence..
Ve bu heykel de köylüsüyle, askeriyle beni çok etkiledi..


Burası da heykelin olduğu meydan. Her yerde palmiye ağaçları vardı, Adana'da da çok var ama böyle güzel görünmüyorlar gözüme, burası çok kalabalık, yeşilden uzak kalmış bir şehir artık :(
Böyle meydanları görmeyi çok seviyorum, çünkü hala bayram kutlandığını anımsatıyor!

Gezilebilecek müze ve daha başka yerler de varmış ama vaktimiz olmadığı için avm'ye girip küçük bir alışveriş yaptım, (h&m falan vardır hayaliyle gittim, aç bak google'dan ama di mi?..) meşhur İskenderun döneri yedik ve döndük. Hakkımı Antakya'ya saklıyorum! Künefe ve bilimum meze yemeden dönmem :) Ehh ve de öhöömm artık biraz da Antakya gelini sayılırım (Sevgilim bu satırları okurken şok geçirmezsen...)

Biz, üşengeç bir aileyiz. Yıllardır Adana'nın ilçelerine bile gitmedik ama beni gezmelere götüren, sabırla beni seven güzel adama teşekkür ederim..

25 Nisan 2014 Cuma

Karışık alışveriş (Rossmann, İskenderun Gratis, Flormar)

Selamlar! Geçen haftasonu İskenderun'daydım ve Prime Mall Gratis ve Flormar'dan küçük alışverişlerim oldu.


Flormar'ın indirimli ürünlerine baktım ama paletleri almamayı başardım ve istediğim rujlar da yoktu, sadece oje alarak kurtardım.
Flormar'ın bazı rujlarında %30 indirim var, meşhur L16'yı aldım sonunda, güzel bir nude ruj ama henüz denemedim. Fiyatı 10 lira civarı.

Adana Gratis'te Alix Avien olmadığı için, İskenderun'da bulmuşken 1 alana 1 kampanyasından yararlandım, oje ve rujlar aldım. Neredeyse aynı renk oje almayı başarmışım ayrıca bu seri rujların dış ambalajında, renkle ilgili hiçbir şey yok! İnternetteki, alakası olmayan renk skalasına göre seçtim.. Shine plus rujlar 9.50 idi, yarı fiyatına gelmiş oldu. Ojeler ise 2 liraydı.

Bugün Adana'da Pakmaya yeni ürünleri tanıtım toplantısı vardı. Oradan çıkınca Cıngıfıllı ile Optimum Rossmann'a gittik. Golden Rose Rich Color serisi 2.49'du 4 renk seçtim. Fotoğraf çok parlamış :( Yarın numaralarını yazıp, fotoğrafı güncellerim.
Essence ojenin de yansımalarına vuruldum. Renkli kozmetik alımını minimuma indirince elim ojeye gider oldu :/

Sırada İskenderun ve Pakmaya yazısı var ve ikisi de beni çok mutlu etti :)




Essence 164 crazy fancy love

23 Nisan 2014 Çarşamba

Pratik Kozmetik Düzeni


 Evdeki malzemelerle, kozmetikleri organize etmeye devam edelim :) Bu köşe yine tuhaf çözümlerimle dolu. Sağdaki iki katlı metal, tanıdık geldi mi? Evet, banyo köşeliği. Evde uzun süre monte edilmeyi bekledi, ben de el bastım kendisine. Genelde bitirmem gereken ürünleri koyuyorum, şu sıra ten ürünleri orada, zira onlar da artık azalmalı :/
Tel tokalarım, Keratase serum şişelerinde. Saç serumunun şişesini yıkayıp kuruttum, kesin bir işe  yarar diye saklıyordum..
Fırça koruyucu olarak, medikal sargı kullanıyorum. Kurutma sırasında pek kullanışlı değil, geç kurutuyor, bu yüzden biraz kuruyunca şekil vermek için takıyorum ve tozlanmadan saklamış oluyorum.
Kırmızı açılı fırçayı, eyeliner fırçası olarak kullanmak üzere kırtasiyeden aldım! :)) Sentetik kıllı, yağlı boya fırçalar bölümünden buldum 2 lira falandı :)
Fırçalık olarak da Rossmann'dan aldığım, banyo ürünleri kısmında satılan bardakları kullanıyorum, yine 2 lira civarında fiyatı..


 Ojelerimin olduğu çekmece de kaydırmaz örtü kullanıyorum. Normalde kutularla koyuyordum çekmeceye ama kutuda boşluklar oluyor yerden çalıyor :)


Makyaj malzemelerimin olduğu çekmecede kutuları yatay ve dikey olarak yan yana koyuyorum, böylece aralarında oluşan boşluk da sanki kutuymuş gibi oluyor. Böylece çekmeceyi açtığımda, ürünler dağılmıyor ve kaymıyor. Ayrıca allıklar, farlar vs şeklinde gruplandırmış oluyorum..
Balık istifi gibi duruyorlar ama hepsinin yeri belli, çok kolay bulunuyor valla :))


 Kutuların kapaklarını bile değerlendiriyorum tabii ki :)) Ojeleri koymak için ya da parfümler için kullanabilirsiniz benim gibi. Evli olmadığım için şu anda dekorasyon önemli değil benim için. Bu geçici düzenim, kullanışlı ve işimi görüyor. Plastik ve karton kutuları atmadan önce, tek kullanımlık her şeyin enerji kaybı olduğunu unutmayın..

Plastik saklama kutusunda kare pamuklarım var. Başucu ürünlerim de yine sitelerden gelen kutularda :))
İşte böyle.. Ürünlerimin yerini sürekli değiştirmeyi ve organize etmeyi çok seviyorum ama henüz dekorasyon takıntım yok :)

19 Nisan 2014 Cumartesi

Kendi Yaptıklarım ve Tuhaf Bilgiler

İyi geceler! 
Çalıntı D.I.Y. bloglarından nefret ettiğimi söylemiş miydim? Bir şeyden esinlenilebilir, karışımlara tariflere bakılabilir ama ne olduğunu, nasıl yapıldığını bile açıklamayıp, olduğu gibi yabancı bloglardan fotoğraf kopyalayıp, yayınlayan zorlama "blogger"lardan hiç hazzetmiyorum. (Bir de o dıy ya da DİY değil :))
Öte yandan, bu aralar benim içimde de bir yaratma aşkı var. Bazılarını kendi fikrim sanıyordum ama ne hikmetse "bunu ben de böyle yapıyorum" diyip, benden önce yayınladılar :))
Öyleyse başlayalım..
Simli, pullu ojelere bayılsam da çıkarmaya üşendiğim için öylece duruyorlar. Folyo yöntemi çok kurutuyor tırnak etlerimi ve tırnaklarımı, pamukları falan hazırlamaya üşeniyorum, bir de hafif bir yanma hissi oluyor. Bu yüzden yüksük yöntemini denemek istedim ama evde dikiş yüksüğünü bulamayınca "kapak yöntemini" geliştirdim :) Bunu yapan başka arkadaşlar da varmış. Maksat asetonun buharlaşmasını önlemek, kapalı bir mekanda parmağı bekletmek. Bunun için herhangi bir spreyli şişenin kapağını feda edin ve sırayla parmaklarınızdaki simli ojeden kurtulun.. Yöntem aynı; dörde kestiğiniz disk pamuk bile yeter, asetonu döküp, pamuğu sarın ve kapağı geçirin. Eğer boşluk varsa, kapağı hafifçe bastırıp tutarak, tırnağın üzerini tamamen kaplamasını sağlayabilirsiniz. Bununla ilgili mini bir video yayınlamıştım instagramda.

 Normal şartlarda pigment çok amaçlı kullanılıyor, ruj olarak kullananlar bile var ama fakat Essence Twilight koleksiyonundaki pigmentler, fardan ziyade gelin simi gibiydi.. Önce press'leyip far yaptım ama kullanmayı denemedim bile, kum gibi kıyır kıyır taneli duruyordu. Çöpe gideceği garanti olunca, bir de oje yapmayı denedim. NYC'nin mavi gibi bir yansıma veren üst cilasına, bir miktar pigment karıştırıp çalkaladım. Aslında fena olmadı ama pigmenti çok olmuş :) Kum efektli oje yapıyormuşum neredeyse :P Galiba çöpe gitmekten kurtulamadı ama direndi :)

 Evde ruj, bb krem, far bazı, yapılabilecek ne varsa hepsini denedim ve genelde "sağlıksızdır bu" diyip attım. Aslında gayet olmuşlardı, özellikle ev yapımı far bazı süper oluyor ama tüpte olmadığı için hijyenik olmuyor vs..
Bu kez de krem allık denedim. Fotoğraftaki ilk aşaması. Sevmediğim allıklarımdan birer tutam kazıdım :) Koyu gelen bir fondöteni değerlendirdim, 2 pompa falan kullandım ama olsun :P
İyice karıştırdıktan sonra mum alevinde erittiğim küçük bir parça Burt's Bees dudak kreminden ekledim. "Manyak mısın?" dediğinizi duyuyorum, açıklayabilirim :) Evde balmumu yoktu!
Çok az bir parça da kendi yaptığım rujdan eritip hepsini karıştırdım. Biraz katı bir yapısı olsun diye ekledim bunları. Vazelin ya da body butter tarzı kremleri direk far ya da toz allıkla  karıştırarak da yapanlar var ve dahi jel eyeliner, krem allık, nemlendirici gibi birçok ürünün içinde petrolatum yani vazelin var ama bile bile yüzüme vazelin sürmek istemedim..

 Son çılgın projem, bilindik palet yapma yöntemi ama "evdeki malzemelerle". Şöyle ki; saç düzleştiren, maşalayan falan bakımlı bir hatun olmadığım için düzleştiriciyi bulamadım. Akabinde yine bir mum yaktım ve tekli farların yapıştırıcısını eritmek için, mumun 5-6 cm üzerinde far ambalajını şöyle bir gezdirdim. Bazı farlar kendini çok kolay bırakırken, 2 tanesi kırıldı. Törpüyü araya sokmak biraz zor olabiliyor :) Benden daha dikkatli çalışır ve düzleştirici ya da ütü kullanırsanız daha kolay olabilir. Daha sonra da ChocChic çikolatanın kutusuna yerleştirdim, kitap gibi bir palet oldu :) Kağıtlı çikolata olduğu için de kutu temizdi. Bunun ig videosu da burada.

 Erkek arkadaşımın yolladığı fotoğraf instagramda olay oldu :) Firketeyi (tel toka) tersine takıyormuşuz dedim, kimse inanmadı. Tabii ki deneyip öyle yayınlamıştım :) Kullanım rahatlığına ve el alışkanlığına bağlı. Saçımın bazı yerlerinde bu şekilde kullanmak acıttı ama genel olarak daha rahat ve daha iyi tutuyor. Reklamlarda söyledikleri gibi "deneyin ve farkı görün"

Bunların dışında, temizlemeyen şampuana çam terebentin, kurutana badem yağı damlatmak falan gibi girişimlerim var. Belirgin bir sonuç alırsam yine yazarım..

Yine bol bol gülücüklü bir yazı oldu, neyseki çok ciddi bir gazetede köşeyazısı yazıp, memleketi kurtarmıyorum.. İmla kuralları dahilinde istediğimiz kadar gülümseyebiliriz :)

Instagram ve blog çekilişime katılmayı unutmayın.
Sevgiler


14 Nisan 2014 Pazartesi

Yurtdışı Kozmetik Alışverişi - cherryculture.com

 İiii şey ben yine yaramazlık yaptım :)) Geçen ay üst üste verdiğim siparişlerin sonuncusu da elime ulaştı. Aslında 2 hafta olmuş ama blogda yazamadım. Yine bir cherryculture.com alışverişi. Bu siteden sadece kampanya dönemlerinde alışveriş yapıyorum çünkü kargosu pahalı, ürün ekledikçe artanlardan. Bunları da %40 indirimle aldım. Toplamda 13.60 dolar indirim oldu, 13.47 de kargo ödedim, yani kargoyu kurtaracak kadar toplu bir alışveriş yapmazsanız indirim de olsa pek karlı olmuyor..


Çok merak ettiğim Milani Illuminating Face Powder'ı sonunda aldım. Benimki Amber Nectar rengi. Elimle dokunduğumda bronzer gibi hafif bir renk verdi ama yanakta çok güzel duruyor. Aydınlatıcı olarak değil hafif bir allık olarak kullanacağım. Limited edition Rose Blush'ları da çok beklemiştim ama siteye geldiğini fark edene kadar bitmiş zaten. İndirimsiz fiyatı 9 dolar.
Ücretsiz lipbalm'lardan Bubble Gum olanı seçtim bu kez, sanırım blog çekilişime eklenecek :)

NYX Ultra Pearl Mania Mocha-Mink / Milani Illuminating Face Powder Amber Nectar

 Elimdeki disko topu kılıklı Essence pigmentten sonra, doğru düzgün bir pigment istiyordum, yapı olarak ve yaldır yaldır ışıltılı olmadığı için bu pigmentleri sevdim ama şişesinin daracık bir ağzı var, elinize falan dökerek uygulamanız gerek.. Gerçi dökülmeyi önlediği için bu iyi bir şey :)
Renkler çok belli olmadı, sanırım az sürmüşüm. Soldaki taupe-koyu gri Mocha, sağdaki Mink indirimsiz fiyatları 3 dolar.

Yine çok zamandır merak ettiğim NYX Soft matte lip cream'ler hayal kırıklığı yarattı! Çok ağır kokuyor, krema gibi ama çok rahatsız edici. Yapıları tuhaf, çizgilere doluyor. Çok az alıp iyice yedirip, sonra bir kat daha sürmeniz gerek falan... Nude bir ruj, dudak kalemi ya da lipbalm üzerinde biraz daha adam oluyorlar. Essence'in mat gloss'larıyla çok benziyorlar, denemek için onu da alabilirsiniz 10-13 lira arasıydı bence değmez..
Turuncu tonlu olan Buenos Aires, fuşya olan Antwerp. Renk olarak çok güzeller, sürümüne uğraşırım diyorsanız tavsiye ederim :) Fiyatları 6 dolar.

NYX Trio palet "In the woods" isimli olan. Bu alışverişte olduğunu unuttuğum için fotoğraflamamışım ama NYX paletlerimi topluca paylaşacağım zaten. Fiyatı 7 dolar..

Önümüzdeki birkaç ay içinde Amerika'dan sipariş verme imkanım olacak, cilt tipim sürekli değiştiği için far ve allık alıyordum sürekli ama doğru düzgün bir fondöten ve burada olmayan şeylerden alıp, evlenene kadar alışveriş faslını kapatıcam!
Bu arada NYX artık Boyner'lerde ve Rossmann'larda.

***

Kimseye yalakalık yapmayıp, firmalardan ürün dilenmeyip, 3 gün önce instagram açıp bugün "bloggerım ben yeaa" diye ortalarda dolanmadığım halde, kimseden çıkarım olmayıp, herkese yardım ettiğim halde, bana cephe alan insanlara sadece gülüyorum :) Yanımda olan, destek olan insanlara teşekkür ederim, onlar zaten beni çok iyi tanıyor. İnsanlara güven verebildiğim için çok mutluyum ancak bundan sonra hiçbir iyi niyet göstergem olmayacaktır! Blog nasıl açılır, çekiliş nasıl yapılır falan sorularına cevap vermeyeceğim. Blogda iki saat yazdığım yurtdışı alışverişleri için bile, bir sürü insana mail atıp tekrar anlattım. Blogunda takipçi gadget'ı bile olmayan, başkalarının ve dahi benim desteğimle bir yere gelen insanların, bana hava atması gerçekten komik oluyor...

9 Nisan 2014 Çarşamba

Ben, Kendim, Keyfim :)

Daha fazla alışveriş yazısı istemiyorum :) Son zamanlarda yaptıklarımdan bahsetmek istiyorum çünkü gergin olmama rağmen telefonu karıştırıp, fotoğraflara bakınca, aslında ne kadar mutlu olduğumu fark ettim....


Bütün gün instagram ve twitter açık olunca rahatlıkla psikolojimi bozabiliyorum. Ne yazık ki sosyalmedyanın amacı, tüm dünyada "paylaşım" olsa da sizi anlamak istemeyen insanlara karşı, bir mücadele hareketine dönüşüyor bizde... Dolayısıyla Berkin'in, Ece'nin, Ecey'in vefatları, henüz konuşmayı bile bilmeyen Pamir için söylenenler, seçimler,  beni çok gerdi. Yine de fikirlerimi savunmaya devam ediyorum...
Paylaşımlardan bir şeyler edinmek yerine, tartışma arayan insanlara rağmen iyiyim..
Ayrıca tevfikin makyaj fırçası olayından haberiniz var mı bilmiyorum ama 17 yaşındaki bir takipçisine bile asılan, makyaj sanatıyla ilgisi olmayan birinin, maskesini düşürdüğümüz için hiç pişman değilim! İzmir buluşmasını sabote ettin diyenler için de asla böyle bir niyetimiz olmadığını defalarca söyledik. Nitekim gidenler bu kişinin nasıl biri olduğunu bilerek gitti ve biz kimseye "aman sakın gitmeyin ya da takipten çıkın" demedik! Bu konuyu merak ediyorsanız @obsesifimsi hesabıma bakabilirsiniz.

 Uzun süre önce morhipo dan Art Deco farlar ve allık aldım. Tam bir rezalet olduğu için alışveriş yazısı yazmadım. 2-3 haftada, koca bir kutuya farları öylece atarak yolladılar. Stokta görünen farlar aslında yokmuş. Ama stokta yok dedikleri gün hemen gönderildi falan... morhipo boynerin, art deco boynerde satılıyor ama stok yok?
Kırık farı iade etmek istedim. Bir a4'e derdinizi anlatın kargoyla yollayın dediler!? Hangi firma/site ayıplı ürünü geri ister?
6 lira için dert anlatıp kargo parası verecekmişim!
*Elim titremiş fotoğraf çok kötü.. Farlar oldukça yumuşak, ama pek sevmedim biraz kullanayım yazarım blogda..


Bir başka alışveriş de Douglas'tan oldu. Nyx'ler artık satılmayacağından %50 indirimde alınabilecek bu iki paleti bulabildim sadece. Alttaki paleti çekilişe koyacağım sanırım ama çok sevdim yaa :)
Burada da kasada indirim yaptırmaya çalışan bir kadın, bilmem kim beyle konuşsun diye iki saat bekletildim! Müdür yardımcısı resmen beni kasa önünde bırakıp gitti, başka birine parfüm anlatıyor falan.. Sinirlenip bağırınca, bana bir tane gül verdiler, diğer kadına bir dünya tester. Dünya kadınlar günü için oraya konulmuş gül o da yani..

Bu ara tart eritmeye bayılıyorum! Hamarat Abla'mın yolladıklarından en çok bunu sevdim ;) Yaz meyveleri, tatlı süper bir koku..
Yankee Candle Summer Scoop

Üniversite yollarında, kanocu gençlik :)

Ağaç kavunu diye bir meyve yedim. Antakya'dan geldi. Başka bir şey de deniyor ama unuttum :) Greyfurttan tatlı, portakaldan tatsız. Kocaman bir şey. Zarı soyularak yeniyor. Şu sıralar birçoğumuz gibi ben de diyet yapmaya çalışıyorum. Hiç beceremem öyle şeyleri, ne kaç kaloridir bilmem bu yüzden genel önlemler aldım, yoğurt, meyve, sebze yiyorum..
Fotoğrafı yok ama bir de Avusturya dutu denedim, bildiğimiz siyah duttan daha uzun. Bayıldım! Dut, böğürtlen familyasına çıldırıyorum zaten..

Kendimi yollara vuruyorum.. Otobana çıkıp, müziği açıyorum ya da böyle şehir içinde ıssız, bilmediğim yerlerde kayboluyorum güzel oluyor :)

Bakım Günlüğü kuşumla, saatlerimiz denk geldikçe buluşuyoruz ve maalesef Makara yiyoruz :D
Çayın sırrını henüz çözemedik, acayip güzel.. Yakında Makara'da bir buluşma düzenleyeceğiz :)

İşte böyle.. Okul ve geri kalan streslere rağmen hayat güzel gidiyor.
Gereksiz insanlara inanmamayı da öğrendim sonunda ;)
Size de mutlu, aşk dolu günler dilerim..

2 Nisan 2014 Çarşamba

Beauty Joint Alışverişim beautyjoint.com


Selamlar!
Blogu, alışveriş blogu olarak açsaydım daha mantıklı olurdu herhalde :) Alışverişlerden, başka şeylere sıra gelemedi.. Doğum günümden sonra, 3 tane yurtdışı alışverişi yapmıştım, gelmeyen son bir tanesi kaldı. Sonra bu faslı kapatıyoruz :)
Bu alışveriş için çok geçerli sebeplerim var çünkü Beauty Joint sitesinde, wet n wild kovalamaktan yorulmuştum artık. Uzun süredir istediğim bütün ürünleri bir arada bulmayı bekliyordum Vanity palet falan hala olmayınca bunları aldım. Ve ilk kirpik denemeleri için de DUO aldım..

 Öncelikle şunu söyleyeyim, tek bir tane palet almak istiyorsanız, buradaki satıcılar daha uygun olabilir. Hem dolar artışı hem de kargo eklenince buradaki fiyatlarına denk geliyor. Ama ben her zaman toplu almayı tercih ettiğim için yine yurtdışı siteleri tercih ettim. Bildiğim kadarıyla Türkiye'ye gönderim yapan ve Wet n Wild markasını satan, beautyjoint.com dan başka bir site yok. Ve bu sitede indirim ya da kargo kampanyası olduğunu hiç görmedim. Ürünler eklendikçe kargo artıyor. Bu alışveriş için 10 dolar kargo ödedim, 2.99 dolar da "shipping insurance" yaptım. Yani kargonun kaybolması ya da takılması halinde yeniden göndereceklerdi.. Bunlara ek olarak LETSTALK kuponunu kullanarak %5 indirim kullandım. Düşük bir oran olduğu için, az çok kargo sigortanızı karşılaşmış oluyor. Sitenin adını yazıp coupon diye aratırsanız %5 lik kuponlar bulabilirsiniz..
 Mümkünse altılı ve sekizli palet almak istiyordum ama bu üçlü ve teklileri aldığım için de çok mutluyum. Benzer renkler gibi görünse de yapı ve renk olarak farklılar ve her bir renge ayrı ayrı bayıldım! Kolumu ve parmaklarımı ıslak mendille silerken bile koyu renkler zor çıktı..
Farlar oldukça yumuşak, bazı renkler hafif bir dokunuşla mucizeler yaratmıyor ama kesinlike birçok ünlü markadan daha iyiler ;) Ve ışıltılı renklerin yapısı gerçekten çok iyi. Örneğin MUA farları da çok seviyorum ama uygulayınca ışıltı rengi daha fazla belli olabiliyor. Bunlar öyle değil..

 Walking on eggshells, daha açık renklere sahip. Günlük kullanımda daha sade renkler seçiyorsanız tam size göre..
 Silent treatment en alttaki gri-lila rengi çok beğendim, ilk renk de çok başarılı. Göz kapağında şampanya renk uygulamaya bayılıyorum şu sıra!
 Fiyatları 3.99 dolar. Sanırım Amerika drugstore fiyatlarından 1-2 dolar farklı bu ürünler..
Üst sıra Silent Treatment
Alt sıra Walking on eggshells


 Vee bu alışverişin gözbebeği Comfort Zone.. Bu paletler genelde belli bir rengi ağırlıklı olarak içerdiğinden, yeşil palet diye hep aklımda kalıyordu. Sonradan anladım kıymetini :))

 Hemen kolumda denemeler yaptım. Görüntü çok iyi değil ama yine de ön gösterim olsun istedim. Renkler her yerde var ama en çok aranan paletler olduğu için burada bir arada toplanmış oldu..
 Meşhur MAC Club benzeri var ilk dokunuşta kahverengi rengini verdi, yansımaların belli olması için bastırarak uygulamam gerekti. Diğer tüm renkleri de çok fazla bastırmadan hafifçe uyguladım, pigmentasyonları gerçekten iyi.. Bu paletin fiyatı da 7.99 dolardı




 Brulee farı Buket'te gördükten sonra hemen listeye ekledim. Mat krem rengi, hafif somon, hafif pembe alt tonlu çok başarılı bir renk. Bu rengi tek başına uygulayıp, eyeliner sürmeyi çok sevdiğim için hiç düşünmeden aldım..
 Nutty ise diğer tekli farlar içinde en alınabilir olanıydı. Yine MAC ve birçok markaya benzer olarak gösterilmiş. Taupe ışıltılı çikolata kahve diyebilirim.. Teklilerin fiyatı 2.75 idi...

Bu ürünlerin tamamı 28 dolar tuttu, kargo ve indirimle beraber toplam 40 dolar ödedim...
Takipsiz kargo ve dağıtımını PTT yapıyor..
Kutunun üzerinde Art supplies yazıyor ve Gift olarak işaretlenmiş.
Tutar 20 dolar olarak gösterilmiş..
Balonculuklu zarfta, gayet sağlam geldi. Fakat ürünlerde kargodan olmasa da imalattan kaynaklı baskı hataları vardı. Tekli farların deseni birinden çok belirgin değil gibi..

 DUO kirpik yapıştırıcısının fiyatı 6.99 dolar.

Sevgiler..
Umutlu günler dilerim..