28 Temmuz 2013 Pazar

Ablamı Kaybettim.. (hassas olanlar okumasın..)

Dünya dertlerine öyle dalmışız ki, mavi gözlerini bu zalim dünyaya yumduğu anda yanında olamadık.. Konduramadık.. Bayıldığını ya da şok geçirdiğini düşündüm. Daha aynı gün arkadaşımla konuşmuştum, çok hastalık çekti, ben olsam dayanamazdım dedim.. Hiç cenaze ortamında bulunmadım, dayanamam, ne yapılacağını bilemem dedim.. Daha o gün, senelerdir sahip olduğumuz ama duvarları yeni yapılan mezar yerine, limon selviler ekmeyi düşündüm.. Cep telefonumda doğum günü pastasının fotoğrafını gördüm, bu ne alaka burada duruyor dedim..

Onun küçük dünyasında her şey o kadar normaldi ki gözetim altında tutmamız gerektiğini bilmiyordum. Bilsem de yapacak bir şey yokmuş... Hepimizin ilkyardım bilgisi olmasına rağmen, hiçbir şey yapamadık.. Benim müdahaleme tepki vermedi.. Ambulansla yolda buluştuğumuzda, en çok yirmi yaşındaki bir kızın şaşkın bakışlarına teslimdi ablam! Yolun yarısında başka bir ambulans, içinde "doktor" olan yeni bir ekip getirdi. Geri döndürme çabası hastanede 50 dakika daha devam etti. Ambulansta soluk yolu açıldığı için, gereken şeyler yapılıp odaya alınmasını bekliyordum. Bir saat boyunca kimse bilgi vermedi.. Annem, kalbini çalıştırmaya uğraştıklarını söylediğinde, boşuna beklediğimi anlamıştım.. Daha önceki hastalıkları gibi bir şey değildi, şok ya da baygınlık hiç değildi.. Kollarımın arasındayken, hiçbir tepkisi yoktu, dilini hep kontrol ettim, şok değildi..

Mersin Üniversitesi acilindeki uzun bekleyişten sonra, ruhsuz "prosedürmatik" bir görevli çıkıp, ablamın ismini söyledi. Eşyalarını teslim edicez, kimlik fotokopisi getirin dedi!! Tüm aile yıkıldı... Sonra da gevşek gevşek "bir şey yok, eşyalarını vericez sadece" dedi. Muhtemelen bir şey vardı.. O anda, müdahaleyi bırakmışlardı.. Hayattaki en değerli varlığı, kuzenimin, ona her doğum gününde bir parçasını aldığı nazarlık kolye, küpe gibi takılarını getirip, annemin avuçlarına bıraktılar..

Üniversite sınavına girdiğim gün bile hastanedeydi ablam.. Beyin tutulumu geçiriyor, nedeni bulunamıyordu. Son iki yılda da kalp yetmezliği teşhisi kondu. Bu teşhisi koymak için de başına gelmeyen kalmadı.. Karnındaki ödemin nedenini bulamayıp endoskopi, gebelik testi her şey yaptılar.. Yoldan 5 kişiyi çevirsen 4 kişide olacak helicobacter pylori, mide mikrobu için bir gramlık hayvan kadar ilaçları içmesini istediler.. Oysa çorba bile içmeye mecali yoktu. Benden korktuğu için, ben yemek yedirmeye çalışıyordum. Bir gün "yemezsen, ilaç içemezsin, ölürsün" dedim, "öleyim.." dedi.. İç dünyasını hiç bilemedik, ne kadar acı çekiyordu bilemedik... Zihinsel ve fiziksel engelli dediler, kalp hastalığı doğuştan dediler, gelişme geriliği dediler, hiçbir hastalığının sebebi bulunamadı. Böyle bir ülkede, acilin kapısına bile çıkmaya korkan doktorların elinde can verdi ablam.. 4 güvenlikçinin beklediği acilden içeri, sadece annesi gelsin diye çağırılarak, "başınız sağolsun" dendi, annem geri çıktı ve acilin kapısında yığıldı..

Biliyordum, hissediyordum.. Bir gün, artık dayanamayacağını biliyordum. Çok ağladım ama acıları dindiği için mutluydum, hiçbir zevk almadığı hayattan ayrıldığı için, onun adına huzurluydum..
Ama ailenin geri kalanı dağıldı, yıkıldı.. Yapılması gerekenleri biliyor ama yapamıyordum.. Amcalarımı aradım, konuşamadım "hastanedeyiz, buraya gelin" diyebilmişim..
Hastaneye her gelen, "doğruyu söyle, bir şey olmadı di mi?" diye yalvarıyordu.. Birileri önümü kesip, "neyindi? ağla, ağlama, sakinleştirici alma" falan diye akıllar veriyordu :s 30 yaşında bizi bırakmasına kimse inanamadı.. Varlığından haberi olmayan arkadaşlarım varmış, çok utandım.. Öz ablan mıydı diye soranlar oldu, o denli konduramadılar..

17 Temmuz gecesi, yıllarca aynı odada uyuyup, nefes alışını, yatağın içinde döndükçe çarşafta çıkan sesi dinlediğim canı, hastanede tek başına bırakıp eve döndüm.. İnsanı en çok bunlar acıtıyormuş.. O'nun artık olmaması...

Sabah erkenden onu almaya gittik. Saçma devlet prosedürleri bir kez daha karşımıza dikildi.. Hastanede vefat ediyorsunuz ama cenaze işlerine belediye bakıyor! Nakil aracı için saatlerce bekledikten sonra, aracın gözlerimin önünden birkaç saniyelik geçişi daha uzun geldi.. Beynime kazındı.. Babamla birlikte, bizden ayrı, tek başına Mersin'den Adana'ya dönecekti.. 4-5 araçla arkasından yola çıktık. Hala olanları anlamaya çalışıyordum, bundan sonra ne yapılması gerekiyor diye düşünüyordum. Çünkü benden başka sağlıklı düşünebilen kimse kalmamıştı, 25 yaşında cenaze organizasyonunu öğrenmek zorunda kalmak en büyük sınavmış..

Yeni aldığımız eve ve yeni yaptırdığımız mezar yerine(!) bağlanan, otoban çıkışından çıktık. Niye oradan çıktığımızı bile algılayamıyordum ama o yöne döndükten sonra ve yol boyunca birkaç kere, olağanca güneşe rağmen aniden yağmurlar yağdı.. Sanki gökler bile ağlıyordu.. Her şey film gibiydi.. Sanki beni o karelere yerleştirmişler ve onun gidişini uzaktan izliyorum.. Mezarlıkta, soğuk odada bıraktık onu.. Evimize geldik. Çadır kurulmuş. Biz nakil aracı bulup 1 saatlik yolu gelemezken, gece tüm akrabalarımızın haberi olmuş Erzurum'dan, Antalya'dan, İstanbul'dan gelmişler bile.. Pek çoğu hasta ve yaşlıydı, ben dayanamıyorsam onlar nasıl dayanacak diye düşündüm.. Ama sanki, ablamın bir görevi vardı.. Yıllardır birbiriyle konuşmayan, birbirini görmeyen herkesi bir araya topladı.. Cenazeye yetişemeyeceğini bildiği halde, sonradan bin kilometrelerden gelenler oldu.. Evlensem kimse düğünüme gelmez diye dalga geçtiğim, tüm o topluluk, cenaze için buradaydı.. Evde bir arada yaşamanın zorluğundan dolayı beni biraz çıldırtsa da hiç kimseyi kırmamış, üzmemişti.. Olağanüstü bir insan ve hayvan sevgisi vardı... Sokakta gördüğü tanımadığı tüm bebekleri ve köpekleri sevip, oynardı.. Bahçeli evimize geçtiğimizde ona barınaktan bir yavru getirecektim.... Ama her şeyi yarıda bırakıp gitti..

Çok hayır duası aldı, onun sayesinde ben de.. Ama bana çok şey öğreterek gitti.. Kimlere güvenmem gerektiğini gösterdi.. Karagün dostlarını öğretti.. Ve hepimize, aldığımız nefese sahip çıkmayı öğretti.. Ailedeki herkes daha sık görüşmek üzere ayrıldı.. Birçok kişinin arasındaki problem çözüldü. Dilerim böyle sürer.. Kalp kırmaya değecek hayatlar yaşamıyoruz.. Geleceğe yatırım yapacak zamanımız da yok! Bu günü yaşayabiliyorsanız, yaşamış olmak için yaşamayın, zevk alın..

Bloga yazıp yazmamayı çok düşündüm.. Blog yazmaya devam edecek bir ruh halinde değilim ama yazmayı bırakacaksam da bu son yazı olsun, benim cenazeme gelip başsağlığı bile vermeyen, oğlunu ve karısını "bu da benim gelinim" diye tek tek herkesle tanıştıran ahlaksız insanları unutmayayım, unutturmayayım kendime..

Üzdüysem affedin ama çok yaralıyım.. 

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Haziran Kozmetik Favorileri

Yazının başlığını peşin peşin attım ki bu sefer konudan sapmayayım :) Zira bu yazıyı yazmakta nasıl zorlanıyorum anlatamam.. Alttan halay çalıyor, acayip derecede düğün modunda hissediyorum kendimi :)) Gençlik damarlarımdan biri kopmuş benim.. Sanat müziği, halk müziği vs dinleyebilen bir genç olmaktan çok mutluyum der, geçerim konuya..
 Yazlıkta cildim oldukça sapıttı ve sanırım son olarak kuru karmadan, yağlıya dönük karma olmaya karar verdi yine de Avene termal su ile nemlendirmeye ve serinlemeye bayılıyorum.. Bazen sadece tonik olarak kullanıyorum ve çoğunlukla azar azar sıkarak cildimde kurumasını bekliyorum..
Oriflame Pure Nature Tea Tree&Rosemary, bu biberiye yağının aknelere faydası olduğuna inanmak istiyorum.. Azıcık bir miktar sorunlu bölgelere yeterince dağılıyor ve kızarıklığını azalttığını hissediyorum. Bu ürün olmasa da biberiye yağı gibi uçucu yağları, akneli-yağlı ciltlere tavsiye ederim..
Cherry Culture Lip Balm, siteden 20 dolarlık alışverişe hediye edilen ya da 2 dolara satılan bu dudak kremine bayılıyorum.. Yapı olarak klasik Blistex gibi ama onun kadar yağlı bir his yaratmıyor ve gerçekten nemlendiriyor.. Aynı zamanda peeling yapılmışçasına yumuşatıyor. Muhteşem vanilyamsı kakao kokusuna hiç girmiyorum bile :) Şu sıra yurtdışı alışverişlerinde sorun olabiliyormuş diye duydum ama üye olup Cherry Culture indirimlerini takip edebilirsiniz..
Bioderma Sebium H2O, bana çekiliş ile gelmişti ve Sensibio ile farkını görmek için bir süre kullandım, açıkçası pek anlayamadım :) Ama daha ziyade cilt makyajını temizlemek ve tonik amaçlı Sebium'u kullanıyorum.. Cildimin karma kısımlarında yağlanmaya çok acayip bir etkisi olduğunu söyleyemeyeceğim.. Ayrıca H2O ve bilimum makyaj temizleyicinin, makyajı tamamen temizleyemediğini söyleyebilirim.. Özellikle gözenek sorununuz varsa mutlaka makyajı temizledikten sonra yıkama jeliyle vs yıkayarak, su ile akıtmak gerekiyor..

Clinique All About Eyes Rich, Clinique'in deneme boyu göz kremlerini uzunca süre kullanabiliyorum bu da onlardan biri oldu. Bildiğiniz gibi koyu kıvamlı bir krem. Sürdüğümde yanma, hassasiyet vs yapmıyor ama çok yoğun bir etkisini de gördüğümü söyleyemem.. Az miktarda uyguladığımda çabuk emildiği için seviyorum... Orijinal fiyatını asla vermem ama göz serumlarını da merak etmiyor değilim :)

Oje olarak Essence Nude Glam serisine çok heveslenerek çoğunu almıştım ama yapısı biraz kalın yine de görüldüğü gibi uzun tırnakta bile ten rengi ve doğal duruyor, bu yüzden sevdim.. 

Garnier BB Cream'e uzunca süre dirensem de karma ciltler için olanından ben de aldım ve gerçekten beğendim.. Likit yapılı, parmaklarıma döküp Kore usulü, parmak uçlarımla cildime vurarak uyguluyorum, oldukça kapatıcı bir uygulama oluyor.. Ya da Real Techniques Expert Face Brush ile tampon hareketlerle uyguluyorum, pudralaşma vs yok, leke ve kızarıklıkları ülkemizde satılan çoğu bb kremlere göre çok daha iyi kapatıyor.
ELF Studio serisinden iki allığım vardı, diğeri sanırım Nars Orgasm'a benzetilen renkti çok simli bulduğum için hediye ettim. Bu fotoğraftaki ise Candid Coral, yine benzer bir renk, bakır mercan gibi ve altın ışıltılı. Işıltıları sevmesem de homojen dağılabilen allıklar da hoş duruyor, tabii benim gibi beyaz değilseniz çok daha şık durur..
 Flormar'ın tekli allıklarını Pretty serisinden daha çok seviyorum. Bilgen'in meşhur allığının hangisi olduğunu hatırlayamayınca 91 numarayı almış bulundum. Çok doğal ve pretty serisine göre daha homojen bir duruşu var..
ELF ile birlikte yaza çok yakışacak ve her tene uyabilecek allıklar bence. Turuncu-mercan tonlar denemediyseniz, kırmızı rujla bile kolaylıkla kullanılabildiği için tavsiye ederim..
Bu yaz, biraz bitirme dönemi, hatta ürünlere bir zahmet başlama dönemi olduğundan yine bir ELF'e el attım..

Complexion Perfection yine Studio serisinden, "corrector" yani renk düzenleyici bir pudra. Yeşil kısmı kızarıklıkların üzerinde, sarı kısmı gözaltı morluluklarını gizlemek için kullanılıyor bildiğiniz gibi. Diğerlerinden çok emin değilim, herhalde normal insan rengine dönebilmeniz için :D
Çoğunlukla karıştırarak T bölgemde ve yanak üstlerinde, BB krem ve fondöteni sabitlemek için kullanıyorum. İnce yapılı ve matlaştıran bir pudra. Zaman zaman Ecotools karıştırma fırçasıyla, sarı tonunu gözaltımda kullanıyorum.. Fakat renk düzenleyici olarak mucizeler yaratıyor diyemem, çok yoğun uygulamak gerekiyor o zaman da sarı ya da yeşil tonu çok bariz oluyor.. Özetle cilt tonunuzu belli belirsiz eşitlesin ve fondöteni sabitlesin istiyorsanız ve E.L.F. e denk gelme şansınız varsa tavsiye ederim..

Flormar Matte Terracotta M108 hepimizin bildiği, mat deselerde aslında hafif ışıltılı olan, baz olarak çok rahat kullanılan farı kaş altı ve yüz aydınlatıcısı olarak kullandığım da oluyor.. Tek başına kullandığımda göz kapağımda çizgilenme yapıyor ve 2-3 yılda ancak bu kadar tüketebildim. Yani aydınlatma işlerinizi 2-3 yıl götürebilecek bir ürün :)
Demeter Cherry Blossom parfüm, yine bir Gratis indirim ganimeti.. Hafif şekerli-çiçeksi bir koku.. Bu arkadaşlar aslında sprey kolonya olarak geçiyor bu yüzden vaporizatörü biraz tuhaf püskürtüyor, çok etrafa yayıyor. Yine de küçük ebatlarıyla çantada taşımalık, güzel ve farklı kokulara sahip bir marka..

Yves Rocher'in meşhur kahveli duş jeli diye yanlışlıka iki tane kakao çekirdekliden almışım :)
Kremsi yapıda olduğu için cildi kurutmadan temizliyor ve duştan çıktıktan sonra da kokusu hissedilmeye devam ediyor. Duş sırasında buram buram kokmasa da beğendim.. 

Isana Q 10 kremden bahsetmiştim daha önce, UV filtreli kolay emilen güzel bir el kremi.. Fakat paraben vs içeriyor..

Nivea Pure&Natural deodorant alüminyum içermeyen bir seri, bu yüzden seviyorum. Kokusu da hoş sevdim kendini :)

Ve son bebeğim Victoria Secret Love Spell Blush yine şekerli, hafif ve derinden gelen bir koku. Aldığımda çok bayılmamıştım, geçici seriden olsa gerek ama hala bulunuyor nilüfer ve mandalina notaları varmış. VS'nin elimdeki iki vücut spreyi de başlangıç notasında çok itici kokulara sahip.. Fazla ağır gibi ama tende kaldıkça daha iyi bir hal alıyor, oldukça kalıcı olduklarını da ekleyeyim..

Öyle işte canlar.. Yazlıkta en sevdiğim şey kremler ve vücut spreyleri.. Bitsinler diye bol bol keyif yapıp evde sıkıyorum :)

Evin tüm yoğunluğuna rağmen makyaj yapıp, paylaşma niyetim var ama henüz objektiflere poz vermeyi bile bilmiyorum :P
Aklımda olan birkaç konsept var, fırçalarla ilgili yazılar bekleyin benden anacıımm :)

Herkese sevgiler..
İftar sofrasındaki insanlara bile el uzatsalar da inananlara hayırlı ramazanlar..

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Güneşimi Buldum :)

Güneş... Ruhumu aydınlatan tanrıça!..

Al, gönül sızılarımı...

Kapat yaralarını...

İki haftadır kendimi tatilde gibi hissetmiyordum, odama kapanmış düşünme, sinirlenme, üzülme rutinime devam ediyordum. Manik depresif ruh halimde, gülümsemelerimin ortağı olan sevdiklerimin de desteğiyle yeniden "insan" olduğumu hatırladım :) 

Attım kendimi sulara.. Daha önce hiç fark etmemişim.. Suyun içinde öylece uzanıp, yüzümü güneşe çevirince tüm hüzünlerim uzaklaştı.. Kendimi inanılmaz özgür hissettim. Adana'da nefret ettiğim sıcak bile mutlu etmeye başladı. Aman beyaz kalayım, güneş zararlı falan düşüncelerimi bile geride bıraktım. 50 koruma faktörüyle bile bronzlaşılabileceğini gördüm :) Tabii ki çok çok bir ton yanmışımdır daha...

Öyle işte.. Ben mutluyum bu aralar.. Ve kesinlikle bunun sebebi tatilde olup olmamanız ya da bulunduğunuz yer değilmiş.. İçinde olduğumuz hayatlar gerçekten bizimse, bir anlamı varsa yaşamanın, "gerçek" insanlarla paylaşıyorsan mutluluğunu, mutluluk gerçekten çığ gibi büyüyormuş.. 

Hep söylediğim gibi, etrafınızda hala sevmeye değer birileri varsa sarılın ve bırakmayın.. Size iyi bakın..

Sevgiler!..

*Bloglovin ile takip etmek için buradan profilime girebilirsiniz..

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Yves Rocher'den Hediyem Geldi

Merhaba, kısa bir süre önce Yves Rocher gece kremimle ilgili bir yazı yazmıştım. Facebooktaki yorumuma yanıt vermişler ve nezaket göstererek, istediğim herhangi bir ürünü hediye edeceklerini söylemişler. Ben de elimdeki ürünün telafi edilebilmesi için yine nemlendirici rica ettim. Cildimin kuru-karma ve hassas olduğunu söyleyip Sebo-specific ya da Active sensitive seriden bir nemlendirici olabileceğini söylemiştim ve Yves Rocher bu kez beni oldukça şaşırtarak, çok hızlı bir kargolamayla iki kremi de göndermiş..
Yaz için Sebo Specific Ultra Mat kremi kullanacak olsam da önceki sorundan dolayı; iki kremi de kutudan çıkarıp, ağızlarını hiç açmadan tekrar sıktım. Yine biraz gevşekti kapaklar.. Özellikle bu indirim döneminde kavanoz ürünlerden stok amaçlı aldıysanız, olduğu gibi saklamamanızı, çıkarıp kontrol etmenizi öneririm..

İlgilerinden dolayı Yves Rocher ekibine tekrar teşekkür ederim..

3 Temmuz 2013 Çarşamba

İlk İzlenim: Dove Saç Dökülmelerine Karşı Onarıcı Çözümler

"Saç dökülmelerine Dove ile son verelim mi?" şeklinde bir mail aldığımda çok sevindim çünkü saç dökülmesi sorunu, eşittir ben demektir.. Yazlıkta olduğum için bana bir iki gün daha geç ulaştı, ben de hazır yazmakta gecikmişken, kullandıktan sonra fikirlerimi paylaşmak istedim. Çünkü serinin en önemli iddiası, ilk kullanımdan itibaren dipten dökülmeler ve koparak dökülmelere karşı koruma vaaddetmesi. Bu yüzden, ilk izlenim yazısı hazırlamak istedim..

Diğer bloglarda da görebileceğiniz gibi çok şık bir sunum kutusu hazırlanmış. İçinden çıkan minik yastığı bile kullanacak bir yer buldum :) Setin içinde şampuan, saç kremi, maske ve yoğun bakım serumları yer alıyor. Normalde krem kullandığımda maske kullanmıyorum ama tüm seriyi aynı anda denedim. Öncelikle şunu söylemeliyim saç tellerim ince, saç uçlarım kuru ve kronik dökülmem var ve bu dökülmelerin büyük kısmı saçlarımı yıkama-kremleme vs aşamasında gerçekleşiyor, haliyle uzun vadede bir sonucun dışında, ilk yıkamadan etkisinin görüleceğini vaaddetmek bence oldukça iddialı.. Ve hemen söyleyeyim gerçekten bunu başardı.. Benim için ilk yıkamada, 2 tel dökülme mucize olurdu ama 15-20 tel ile kurtardım :)
Yapı olarak bahsedecek olursam, diğer dökülme şampuanlarının aksine oldukça yoğun kremsi yapıda bir şampuan üretilmiş, sırf bu yüzden bile ağır gelip dökülme yapacağını düşünmüştüm. 2 yıkama yaptım ve saç diplerimi kurutmadan oldukça iyi bir temizleme sağladı.. Her zamanki avuç avuç saç dökülmesinden eser yoktu 3-5 tel döküldü.. Ve çoğu şampuandan sonra yaşadığım saç derimdeki tahriş sorununu da yaşamadım.. (Hassasiyetten ölmeme ramak var..)
Şampuan SLS, dimethicone ve peg türevleri içermese belki daha iyi olurdu ama bunlar da hayatın acı gerçekleri oldu artık.. Açıkçası doğal olduğu iddia edilen ve sls içermeyen birçok şampuanı kullandım ya temizlemiyor, ya kurutuyor ya da saçlarınızı keçe gibi yapıyor.. Dengeyi kurmak çok zor. 
İnce düşünülmüş bir diğer ayrıntı ise şampuan ve saç kremi, benzer ambalajlara sahip olmasına rağmen birinin kapağı aşağıdan, diğeri yukarıdan açılıyor, dolayısıyla hangisinin hangisi olduğunu aklınızda tutabilirseniz, banyoda okuma zahmetine girmeye gerek yok :)
Saç maskesini biraz yanlış kullanmışım, saçın tümünde masaj yaparak kullanılabilir demesine rağmen alışkanlık üzre sadece saç uçlarında kullandım, diplerde de deneyeceğim tabii ki.. Krem de maske de saçta ağırlaşmaya neden olmadan saç uçlarımı nemlendirdi..

Bu üç ürünü kullanıp saçlarımı taramadan kurumasını bekledim oldukça temiz ve yumuşaktı saçlarım. Bu haliyle tarama ihtiyacı bile duymadım. Fakat saçlar kuruyken kullanılması gereken yoğun bakım serumu, benim için tek hayal kırıklığı oldu.. Diğer serumların aksine sıvı yapılı değil, biraz katı jel yapıda. Kullanıma hazır olması , ürünü sıkmak için ayrıca bir damlalık takmak gerekmemesi falan güzel bir tasarım ama ya üründe bir sorun var ya da ben fazla kullandım çünkü kalıntı bırakmayacağını iddia etse de malesef saç diplerim yapış yapış oldu.. Daha sık saçlarınız varsa, ben de olduğu gibi birbirine yapıştırmayacaktır saçları. Ama yine de evde olduğum sürece bitene kadar kullanıp, denemeye devam edeceğim..

Özetle, uzun süreli etkisini görsem de görmesem de en azından banyodaki dökülmelerimi azalttığı için kesinlikle tercih etmeye devam edebileceğim bir seri oldu..

Deneme şansı sundukları için firmaya çok teşekkür ederim.. 

**Basın ürünüdür! 
Söylememe gerek yok ama tarafsız fikirlerimdir :)

2 Temmuz 2013 Salı

2 Temmuz Sivas Katliamını Unutma! Unutturma!

2 Temmuz 1993 !! Bu ülkenin aydınlarını, Allah'ın yarattığı kulları diri diri yaktıkları lanet gün!
Azmettiricileri, sorumluları önemli kamu görevlerine getirildi, sanıkları zaman aşımından yırttı! 
İnsanlık suçu dahi sayılmadı !!
Unutmayın unutturmayın! 
Vahşice öldürülen, en ağır acı ile hayatını kaybeden ozanlarımız için, hala acımasızca yorumlar yükseliyor her ağızdan..
Yanmamışlar da dumandan zehirlenmişler! 
Nereden biliyorsunuz? Hiç yandınız mı?
Acısını bilebilir misiniz?
Binlerce insan, göz göre göre, hiç kimsenin müdahalesi olmadan Madımak Oteli'ne saldırdı ve bilerek, isteyerek cana kıydılar! 
Yolu, yöntemi günahı, vahşeti hafifletir mi?

 22 yaşında gencecik yaşına rağmen, önemli eserler bırakmış Hasret Gültekin'e kıydılar...
Unutmayın, unutturmayın!
Dış mihraklar aramayın, bu canlara bu ülkenin yobazları kıymıştır!
Bu gün de aramayın, ayağımıza dolananlar aynı zihniyetin uzantısıdır...
 Bugünün benim için bir önemi daha var, geçen yıl yine bugün ben de yandım.. Aylarca acısını çektim ve bu acının nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyorum.. Ve sadece şunu söyleyebilirim ki dilerim dumandan zehirlenmiş ve bilinçleri kapanarak ruhlarını teslim etmişlerdir...
Bu bilinçli bir katliamdır! Aziz Nesin'e tepki falan değildir... 
Bundan tereddütünüz varsa aşağıdaki videoyu ve konu hakkındaki başka belgesel ve yayınları inceleyebilirsiniz..
Madımak'ı lokanta yapanları, müzeyi bile çok görenleri unutma!!


Görüntüler Google Görsellerden alıntı..