29 Haziran 2013 Cumartesi

Düzeltme: Ne Giysem'den Çekiliş Hediyem Geldi

Sanırım blog yazmaya başladığımdan beri hiç bu kadar utanmamıştım :s Dün bu yazıyı bilgisayarımda bir dosyada yazıp, sınırlı süre internete girerek, link ekleyip yayınlayınca bir hata yapmışım ve blog ismini karıştırmışım :s Üstelik yanlış link verdiğim blogda, çekiliş yazısını arayıp bulamadığım halde bu hatayı yapmışım :s Özür dileyerek tekrar yayınlıyorum..

Herkese selamlar..
Ani bir kararla yazlığa geldiğim için bir haftadır internetsizim. Yoğun çabalar sonucu internet bağlantısına kavuştuktan sonra da modemim patlamak suretiyle aramızdan ayrıldı! :)) Herhalde kaderim budur, fazla zorlamamam gerekiyor diye düşünmekteyim. Ama tüm şansızlıklara rağmen, hayattan güzel sinyaller de almaya başladım.. İlki, beni çok çok mutlu eden bir çekiliş kazanmam oldu. Çünkü, direniş nedeniyle çekilişlerden haberim yoktu, sevdiğim bir iki arkadaşımınki dışında ve daha öncesindekileri de unutmuşum. Tek Derdim Ne Giysem blogunun sevgili yazarından mail alınca çok şaşırdım, önce bir süre ne kazandığımı anlayamadım :) Kore'den sipariş vermek istediğim, çekiliş sonucunu beklediğim ama sonucu bekleyemeden yine de almak istediğim Skinfood'un efsane kapatıcısını kazanmışım :) Elimde açık haldeki çok miktarda kapatıcıya rağmen Skinfood Salmon Darkcircle Concealer en çok denemek istediklerimdendi, hatta Skinfood'dan denemek istediklerim ufak çaplı bir kozmetik dükkanı işletmeye yetecek kadar çok ürün içeriyor! :D
Dün bu yazım gelen telefonla yarım kalmıştı. Bugün, yani cuma sabahı, kapı ısrarla çalınınca "kargocuuu, tutun onu gitmesin" diye fırladım yataktan :) Normal şartlarda evde benden başka kimse yoksa bile kapı zilini, telefonu falan sallamadığım oluyor ama nasıl telepatik bir insansam kargonun gelişini 100 metreden hissediyorum! Zaten sevkiyatı beklettikleri için cicilerime geç kavuştum, gözüm yollardaydı yani..

Paket elime ulaşınca bir kez daha çıldırdım :) Çünkü Sevgili Ne Giysem'in benim için küçük sürprizleri vardı. Bir gün önce bir arkadaşımdan, ilaç firmalarından antinkuntin defterler ve kalemler istemiştim ve paketten çıkan kapsül şeklindeki arkadaşı, önce bir anlayamasam da açılarak uzayan bir kalemmiş :)) İtiraf etmek gerekirse, kapatıcıya en son sıra geldi! Kazanılan hediyeden ziyade, sizi düşünerek insanların, kendinden bir şeyler katmasına bayılıyorum.. Bu yüzden firma sponsorlu çekilişlerden daha anlamlı buluyorum..
Aslında çekiliş geçen hafta sonuçlandı ama Ne Giysem'in tüm özverisine rağmen ben ancak ulaşabildim. Bilgilendirmesi ve ilgisi için tekrar teşekkür ederim..
Eğer kullanmaya kıyabilirsem, kapatıcıyla ilgili fikirlerimi yakında paylaşırım..

İnternetim olmadığı için, gündem konusunda televizyonlara bağlıydım, blogları da takip edemediğimden çok alakasız, saçma şeyler yazmadan bitireyim ben bu yazıyı en iyisi..
Güzel haberlerde tekrar buluşmak üzere..

Merak eden sevgili dostlarım için, ben çok iyiyim.. Hatta anlamsızcasına iyiyim :)) Dilerim bu yaz, herkese huzur getirir..

20 Haziran 2013 Perşembe

Yazlığa gidiyormuşum ya ben :)

Bu haftasonu yazlığa götürülüyorum hacılar.. "Eee ne var git işte!" diye sövenler olacaktır.. Benim daha yapacak işlerim vardı. Neler olduğunu tam olarak bilemiyorum ama hayatımı değiştirmek için atmam gereken adımlar vardı.. İki lafı bir araya getirip düşünemiyorum. Eve gelince güneş gözlüğümü çıkarıp, cüzdanıma koymaya çalıştım! :s Yolda gelirken arabayı metronun duvarına doğru mu yoksa sağdaki arabanın üstüne doğru mu sürmem gerekiyordu bilemedim :D Bu kafayla organize sanayiye gidip gelmem pek mantıklı değildi ama kimseyi öldürmeden geri döndüm..
Anneler günü indiriminden beri gün ışığında fotoğraflandırılmayı bekleyen ürünler ve NYX alışverişinden gelenler vardı. Yazlıkta anlatırım artık.. Tabii önce en acilinden internet bağlanması için seferber olmalıyım..
Bu yaz kendimle barışık olursam belki fotoğraf yayınlamaya da başlarım.. Sizden başka kimsem kalmadı desem inanır mısınız? Bari buraya biraz daha emek vereyim..
Kendimi eğitim ve kariyere adama yolundayım bunun için önce kafamı boşaltmam sonra yüklemeye yeniden başlamam gerekiyor. Bana yapılanları unutabilirsem tabii.. En kötüsü de intikam alma duygusu ile yanıp tutuşurken yapacak hiçbir şeyin olmaması.. Beni bu kadar güçsüz bırakan herkesten, ben intikam alamasam bile hayat, aldıkları her nefeste, beni akıllarına getirsin diye umuyorum!

Kolunu kaldırmaya mecali olmayan bir hatun kişi olarak, Duran Adam'lara selam ederim!..

Blog için bir facebook sayfası açtım, ne kadar aktif olur bilemiyorum ama sayfa şurada
Yeterince kalabalık olursa çekiliş duyuruları, indirim vs duyuruları olabilir..

Sanırım artık google+ ile takip edilecek, tüm takip butonları sağ tarafta mevcut zaten ama tekrar bloglovin'i de duyurmuş olayım buraya tıklayarak izlemeye alabilirsiniz..

Yine tüm bilgiler, üstteki "iletişim" sekmesinde mevcut...

Ben, çok azıcık yanmaya gidiyorum.. Bu kadar beyazlıkla kendimi, Adana'da azınlık gibi hissetmeye başladım zira :)
Sevgiler..

17 Haziran 2013 Pazartesi

Yves Rocher Şikayet

Yves Rocher mağazasından sorunsuz çıktığım bir gün olacak mı çok merak ediyordum artık etmiyorum.. Çünkü muhtemelen bir daha adım atmam.. Hatta geçenlerde bir "gizli müşteri" iş ilanı görmüştüm, sanırım o gizli müşteri ben olsam ve bunları rapor etsem adamlar inanmaz, abarttığımı düşünürlerdi...
6 ay önce şuradaki alışveriş yazımda paylaştığım gibi, satıcı kızın ısrarlarıyla ve 2 sene saklayabilirsiniz, 1 yıl boyunca kullanabilirsiniz gibi cümleleriyle seri sonu olan Hydra Specific gece ve gündüz kremlerini almıştım. Ve o an için kullanmayacağımdan tamamen tesadüfen dış ambalajını yani naylonu açtım, kremleri kutudan çıkardım ve yazıdada belirttiğim gibi gece kreminin kapağının açık olduğunu gördüm! Üzerinde naylon koruma olmasa ve mağazada tester ürünler olmasa bir nebze yanlışlıkla açılmış olduğunu düşünebilirim ama bariz bir hata var yani ortada.. Önemsemeyip kapakları sıkıca kapatıp kaldırdım ve birkaç gün önce kullanmak için açtığımda şu manzara ile karşılaştım..
Gördüğünüz gibi gece kreminin yarısı çekmiş ya da kurumuş.. Ne olmuş bilemiyorum.. Ama kuruyacak olsa kapağının açık olduğu raf sürecinde kururdu. Ben kapağı kapattığımda kremler ağzına kadar doluydu. Zaten gündüz kremi köpük-jel bir kıvamda olmasına rağmen gece kremi, pişik kremi gibi çok çok yoğun bir kıvamda.. 
Hydra Specific gece kreminin son kullanma tarihi Mayıs 2014 ve görebileceğiniz gibi her ikisi de 50 ml ve aynı boyutta ambalaja sahip..
 Gündüz kreminin son kullanma tarihi ise Ocak 2015. Biraz daha beklesem bu kremin başına neler gelirdi çok merak ediyorum..

Şimdi bu yazıya cevaben kremi mağazaya götürmemi isterlerse, daha önceki seferlerde olduğu gibi mağazaya gidip görevli kızın bana acıyan bakışlarla dilenci muamelesi yapıp, teselli ikramiyesi verir gibi bir tane duş jeli vermesine mahal vermeyeceğim! Zaten kaldırılmış bir seri olduğu için yapacak bir şey yok ama bundan sonraki üretim ve paketleme süreçleri ve formülasyonda bir sorun olup olmadığını araştırmaları adına paylaşıyorum.. Zira buna benzer,  ürünün çekme sorunları, bazı markaların göz kremlerinde de var ama hiç değilse açılmış ve kullanılmakta olan ürünlerde oluyor...

Daha önce yaşadığım sorunları ise alışveriş yazılarında "edit" olması adına yazı içinde ve ayrıca paylaşmıştım. Aslında aynı şeylerden bahsediyor ama göz atmak isteyenler için şurada ve burada
Yorumlardan da görebileceğiniz gibi pekçok mağaza ilk alışverişte hediye olan göz makyajı temizleyicisini vermemek için bile çaba sarf etmiş :)
Ayrıca bu ürünleri de daha önceki tartışmada hediye edecekleri duş jelini almak için mağazaya uğradığımda, ayıp olmasın bari bir şeyler de alayım diyerek aldığımı da eklemek isterim!
Kıyamadığınız testerlarınız ve hediyeleriniz sizin olsun, bari ürünlerde sorun çıkmasın..
Şişeye son bir bakış atıp kaçıyorum ve sadece şunu soruyorum "kullanılır mı ki bu?"

16 Haziran 2013 Pazar

Al hançeri kadınım, vur ben öleyim...

Yaşadığın hayat, sana hiçbir şey vermeyince bırakıp gitmek istersin..
Hayat o kadar acımasızdır ki senden alacakları bitmemiştir, ölmene bile izin vermez..
Geride kalanları düşünürsün, onlar üzülecek diye yaşamaya devam edersin..
Karşına insanlar çıkmaya devam eder.
İnsan zannetmeye devam edersin.
Bu kez de onlar için yaşamaya devam edersin..
Belki bir masalın büyüsüne kapılır gider, son kez inanırsın.
Bir çocuğun bile olur belki..
Kendini adayacak yeni bir mazaretin vardır.
Kendini dünyanın en iyi annesi, en önemli kişisi, en ihtiyaç duyulan varlığı bile hissedebilirsin...
Tüm bunlar olup bittikten sonra,
Hala bu hayata direnmişsen ve doğal bir ölümle son bulmuşsa ömrün;
Yanına kalan koca bir "hiç"tir..
Başkaları için yaşadın, kendin için öldün..

Peki ya sadece kendileri için yaşayanlar?
Onlar kendileri için bile ölemeyecek...
Acıyla, azapla, yalnızlıkla kıvranacaklar..
Belki bu dünyada belki başka bir zamanda..
Hayatının bir anında
Bir anında bile durup
Aklına gelmen yeterli...
Bu hayatta, ne çok alarak, ne çok vererek yaşanmayacağını
O an anlayacaklar!..

Ömrünü paylaşacak birini, iyi kötü bulursun
Olmadı, paranın kokusuna gelirler
Hayat kimseye yalnız ölümü tattırmasın.. 

*Başlıktaki Ege türküsü dilimden düşmüyor son günlerde.. Kadını için, kadınının yanında ölemeyenler için ciğerim parçalanıyor. Ethem'in cenazesinin, önünü kesen polisi anlayamıyorum... 
Ben artık hiçbir şey bilmiyorum. Bana öğretilen, bildiğim, duyduğum, inandığım, tutunmaya çalıştığım bu dünya yalan çıktı.. 

5 Haziran 2013 Çarşamba

Gezi Parkı Direnişi İle ilgili Hassas Görüntü ve Düşünceler İçerir !!

Yapılan eylemlere karşı olduklarını rahatça söylemedikleri için, bloglardaki protestoyu haklı bulmayan bir grup blogger ve izleyici var.. Kimseye dalaşmamak, takipçi kaybetmemek için "bu blogda direniş var" olayına katıldığını açıkça söyleyebiliyor ama fikirlerini açıkça söyleyemiyor!
Beni takip edenleri aydınlatmama zaten gerek yok, yeterince aydınlık insanlar olduğunu düşünürüm.. Kendini gösterenleri de zaten ayıklıyorum.. Ama şuna açıklık getirmek gerekir ki bu bir, izleyenleri cezalandırma değil.. İnsanlar blogu kapatıp tatile gitmedi! Pekçok blogger büyükşehirlerde eylemlerin tam ortasında.. Ve ülkenin şu durumu içinde insanlar bilgi akışını kesmedi. Twitterlarını takip ederseniz, hepsi güncel ve yaşadıklarını, gördüklerini, fikirlerini aktarmaya devam ediyor.. 
Peki nedir kestikleri? Makyaj, güzellik videoları ve yazıları, firmalardan gelen hediyelere teşekkür paylaşımları, hediye çekilişlerinin duyuruları gibi kadın bloglarının eğlenceli yüzü.. Ülkede olanları anlayabilecek kapasitede olmadıkları gibi bunu da anlayamayan insanlar var. "Ay direniyorsunuz ama 5 tl'lik basın bülteni yayınlamışsın 3 gün önce" !? diyen vatandaş direnmiyor, akpyi destekliyor, isimlerine "çapulcu, ayyaş" yazanlarla dalga geçiyor ve kendisi de blogunda normal yazılara ve reklam almaya devam ediyor!
Sevgili vatandaş, bu "ayyaş" lafını neden yazıyoruz biliyor musun? Senin başbakanın Atatürk ve İnönü'ye bu şekilde hakaret ederek aslında anayasal suç işlediği için! Hani sen çocuk yaşta kocanla evlendin ve kocanın seni özgürleştirdiğine inanıp, çatır çatır koca parası yiyorsun ya hah işte bugün nefes alabiliyorsan bile başbakanına değil bu iki Lider'e borçlusun bunu! Herhalde direnişi desteklersen işleriniz bozulacak, çarkınız dönmeyecek ya da firmalar don gömlek göndermeyecek..
İnsanlığınızı kaybettiyseniz en azından susun! Aman da camiye ayakkabıyla girdiler, vay biz üniversiteye türbanla giremedik demeyin! Aile baskısıyla imam hatibe gitmek, kocaya varıp üniversite okumak bahanelerdir, özgürlük değil ! Ben makina mühendisiyim ve benim yanımda kapalı arkadaşlarım aslanlar gibi başını açtı 500 tane erkeğin içine girdi ve mezun oldu. Allahsız Adanalıların bir tanesi de başını çevirip yan gözle bakmadı bölümdeki kızlara! İcraata bakmak lazım. Eğer bu şekilde düşünüyorsanız, bizim sizi savunmamız gerekiyorsa, siz kapalı olduğunuz için namuslu, ahlaklısınız ve biz ahlaksızız ne diye savunalım sizi? Biz ahlaksızız ama şunları da üniversiteye alın mı diyelim? Bu konuda defalarca yazdım, demokratik bir ülke olmadığımız dünyaca tescillendi zaten, tabiyatıyla sen üniversiteye türbanınla girdiğinde üniversite yönetimi ve hocalar nazarında sen ve ben hiçbir zaman eşit olamayız! Başbakanının diline doladığı %50 gibi ayrıştırma ilkokuldan başlayarak tüm devlete yayılmışken, ben bugün dahi sizi savunmuyorum... Dışarıda ne yaparsanız yapın! Üniversiteye dini, siyasi simge giremez! Eğer bunları serbest bırakıyorsanız, öte yandan alkolü yasaklayamazsınız!!! Üniversitede bir ağacın altında bira içen adam hiç kimseye zarar vermez ve hocanın bundan haberi bile olmaz, 6 senem kampuste geçti oradan biliyorum! Özgürlükse ikisi de özgürlük değil mi dediğinizi duyuyorum. Öncelikle türbanı özgürlük olarak görmüyorum! Tüm hatları belli eden seksi elbiselerin ve ful makyajın üzerinde türban, kalçaları belli eden tunik falan filan benim için bir anlam ifade etmiyor.. Dün birinin yorumunu gördüm "hükümeti desteklemiyorum, içim rahat etsin diye başımı örtüyorum" Bu ne lan? İçim rahat etsin ne? Hiçbir şey bilmiyorum, okumuyorum anlamıyorum, cehennemde yanmayım diye örttüm..
Her neyse, bir şekilde buna karar verdiyseniz ve bu şekilde okumayı hak görüyorsanız, bu ülke bunu kaldırabilecek kadar demokratik değil henüz.. Çünkü kendinize beklediğiniz saygıyı bir kedi yavrusuna bile göstermiyorsunuz! Ve bu ülkede şeriat tehdidi, daha doğrusu dini kullanarak halkı uyutup, devleti soymaya devam etme tehdidi hala sürüyor.. Biraz aklınızı kullansanız zaten bunların dini kullanmasına izin vermezdiniz. Fakir mahallelerden camilere yardım toplayıp zengin mahallelerde gövde gösterisi gibi devasa camiler yapılmasına izin vermezdiniz! Bakınız Adana Ramazanoğlu camisi, kuzenimin fabrika inşaatında çalışan adamlar yapıyor ve senelerdir kasten bitirmiyorlar camiyi !!
Toplumun %99'u müslüman diye diye topladığınız vergilerle tepemize sıçtınız ve bugün kalkıp, sokaklara dökülen o halkı görmezden gelmeye çalışıyorsunuz! Bu %99 oranını size kim veriyor? Doğar doğmaz kimliğine islam yazdığınız masum bebeklerin nüfus kayıtları mı? Sayenizde gerçek inananların bile sayısı düştü..

Gelelim bu konuların eylemlerle olan ilgisine.. Hepiniz gördünüz değil mi camiideki ayakkabılı fotoğrafı. Orada ne olduğunu düşünüyorsunuz? Camiye gezmeye gittiklerini? İçmeye gittiklerini?
Görseli aldığım yerde trafiği arttırmak için "göstericiler sonunda bunu da yaptı" diye isimlendirmişler dosyayı! Sosyalmedya hesaplarını coşturmak için, katılmadıkları ve desteklemedikleri eylemi sonuna kadar kullandılar! Ama Gezi Parkı ile ilgili twitter hashtaglerine yazıp rt yaptığınızda kimse sizi takip etmiyor, yani ilk defa bir hashtag grubu takipçi elde etmek için kullanılmıyor!! 
Şimdi sadece bu fotoğrafa bakarak bile, şu yorum yapılır insanların ağzında maskeler ve yerde yatan insanlara neden odaklanmıyorsun? İnsanların bir kaçış hali içinde olduğunu anlamayacak kadar salak mısın? Polislerin kedi fare oyunu içinde gaz ve su sıkarak halkı sürekli kaçmak zorunda bıraktığını bilmiyor musun? Bu insanlar gösterilerden sonra çevreyi temizleyip, insanlara ücretsiz su ve gıda dağıtmıyor mu? Tıp öğrencileri, hemşireler, avukatlar, ilk yardım bilgisi olanlar koşulsuz, karşılıksız, ölüm riski altında gönüllü hizmet vermiyor mu? Senin caminin halısından daha mı değersiz bunlar? Ya da saygıyı bununla mı ölçüyorsunuz? E o kadar dindarsanız, neden para ve ayakkabı çalmak için en popüler mekan cami? Neden doğurulan gayrımeşru çocuklar cami avlusuna bırakılıyor? Onlar da bu toplumun %99'una dahil, sana bana laf söyleyen dindarlar değil mi!? 
Peki orada gerçekte ne oluyor?
İmamın izni ile camiye sığınan ve ilkyardımları yapılan insanları izleyelim! Dayanabilirseniz.. Yüreğiniz kaldırırsa.. Anlık bir fotoğraf değil, ortalığa 3-5 bira şişesi serpiştirilerek "bakın camiiyi bu halde bıraktılar" değil bir video paylaşacağım.. Bu arada şunu da ekleyeyim ellerinde içki taşıyan insanlar, o kareye özel değil, eylemin bütünlüğü içinde alkol yasağına tepki göstermek için ellerinde. Ve dahi bugünün kandil olmasından ötürü, meydanlarda içki içilmesin diye kendileri duyuruyor ve bugün, inançlara saygı duyulması için azami özen gösteriyorlar! Bu yazıyı bugün yazdığım için bana tepki gösterebilirsiniz fakat kandille ilgisi yok yazdıklarımın, yani özellikle bugün kandil diye yazmadım. Din düşmanı da değilim, dini kullananların düşmanıyım! Hiçbir dine inanmam, bu benim kişisel görüşüm, şimdiye kadar sevgilim dışında bu inançsızlığıma sonuna kadar destek veren biri de olmadı. Yani kimseden görmediğim saygıyı, size gösterebilmek için kendimi zorluyorum!

Yayınlanan facebook sayfası için şuraya tıklayabilirsiniz
Daha kolay izleyebilmeniz için direk youtubedan aktarıyorum


4 buçuk dakika! Eylemlerde insanlara neler yaşatıldığını anlamaz için umarım yeterlidir! 

"Diren Gezi Parkı" yazmanız halinde facebooktan, googledan, twitterdan pekçok bilgiye, görsele erişebilirsiniz..
Ben OdaTV ve TGB yayınlarını takip ediyorum genelde. Youtube kanalı olarak Greener Nautilus ve TGB Haber in videolarına göz atabilirsiniz.
Bunların ardından da belirtmem gerekir ki atıyorum TGB ya da Gazete Vatan'dan haber takip etmeniz için belli bir siyasi oluşuma tabi olmanız gerekmiyor.. Ben, herhangi bir siyasi parti ve oluşuma üye değilim. Çünkü oy verdiğim parti, seçim kapıya dayanınca üyelerini fazla göstermek için çalışmalara başlamıştı bu yüzden resmi bir üyeliğim yok ama fikirlerim var ve bunları yazmaktan, aktarmaktan çekinmiyorum.. Asıl üzüldüğüm, Ulusal TV'nin Halk TV'nin adını şimdiye kadar hiç duymamış olanlar, siyaseti sevmem diyenler, kozmetik bloglarında bu yazıları paylaştıkları için özür dileyenler..
Siyaset sevilecek bir şey mi? Evet, tamam biliyoruz apolitik bir gençliğiz ama bu hükümete rağmen ben siyasete bulaşmam diyorsanız, elimizde vatan millet kalmayınca, sosyalmedya erişimlerimiz ve her türlü özgürlüğümüz elimizden alınınca kan ve bombaların arasından ojeleri sürüp kendi kendimize bakışırız artık..
Büyük bir grup da şunu düşünüyor, başlangıçta eylemi desteklemişler ama şu anda provokatif buluyorlar, iş ağaçtan, parktan çıktı diyorlar.. Parkta kitap okuyan, geceleyen insanlara müdahale edilip çadırları yakıldığından beridir, iş zaten oradan çıkmıştı.. Halkın bu direnişinden "mesajı alamayanlara" ben söyleyeyim, bunların hiçbiri örgütlü oluşumlar değil ki bırakın siyasi oluşumları, insanlara futbol takımı simgeleri bile taşımayın deniliyor.. Yani, bugün sokağa inen her bireyin, hükümetle kişisel bir hesabı var.. Eğitimde çığır açtığınızı düşündüğünüz ama rapor almak zorunda bırakarak fişlediniğinz 60 aylık çocukların anneleri orada, anlamsızca bir saat yasağı getirdiğiniz akşamdan akşama 1 duble rakısını içen amcam orada.. Dış yatırımcının kucağına oturtulmuş borsa güllük gülistanlıkken, aç gezen, işten atılan, vergilerin altında ezilip arabasına binemeyen orta halli vatandaş orada! Diktaya dur diyenler orada!
Seçimlerden ne şekilde aldığın belli olmayan %50 senin olsun, bu vatandaşın derdini kim dinlesin? Ülkenin yarısının- hatta ülkenin iş adamlarının başbakanı mısın sen? Ülkenin kaymağı mı paylaşılıyor ne oluyor orada? İnsanları, imf borcunu kapattık acayip büyüyoruz yakında çatlarız yalanlarıyla yeterince uyuttuysanız, düşen ihracaat rakamlarını ve dış borcu da bir açıkla bakem!?

Acaba biraz olsun anlatabildim mi, insanlar neden sokakta ve orada onlara ne yapıyorlar! O provokatör dedikleriniz de polisin arkasından yürüdüğüne göre hangi kurum ve kuruluşlara ya da partilere tabi olduğunu söylemem gerekmiyor değil mi? Çivili sopalarla halkın arasına karışanlar, camları kıranlar, olayları provoke edip masum halkı suçlu çıkarmaya çalışan ve yapılan müdahaleyi, orantısız gücü haklı kılmaya çalışan herkesin biz farkındayız ama bir grup insan hala uyuyor..  Yine de devlet malı diye ağlayanlara şunu söylemek gerekir ki devlet malı diye ağladığınız tomalar pkk olaylarında göstermelik kullanıldı. Halka işkence etmek için alınmış araçlar, tarihi geçmiş, kullanımı yasak olan kimyasal silahlar devlet malı olamaz!
Haydarpaşa bile satılırken, hatta değerinin çok çok altında ikinci kere teklif veren aynı adama satılırken neredeydiniz "devletçiler"? Biz yine buradaydık, bunları yazıp çiziyorduk da..
Taksim'de iş yapıyorsanız, camınız çerçeveniz kırıldıysa bu zararı karşılayacak kadar kazıklamışsınızdır zaten turisti.. Eylemleri desteklemeyerek tüm ülkedeki şubelerinizi ne yapacaksınız? Bir basın bülteni yayınlamakla masumiyet gülücükleri mi saçacaksınız?
Bu şiddeti hiç kimse onaylamıyor ama buna dahil olanlar direnişçiler değil! Bu "mesaj" alıcılarınızdan bir geçsin artık!

Dünden beri haberlerde polisleri masum gösterme çabası var. Emir kulu olmalarını, işten atılmakla tehdit edilmelerini bir nebze anlayabilirim fakat şuradaki yazılan gerçek bir gözaltı hikayesinde, masum bir kıza "seni şurada d.maltır s.." ifadesini anlayamam.. Nefretlerini kusarcasına işkence boyutundaki dayakları anlayamam.. Bir metre mesafeden insanların yüzüne gaz bombası kapsülü fırlatıp yanaklarında delik açanları anlayamam.. Bunların karşılığında çıkıp, biber gazı fazla kullanılmış pardon diyemezsiniz!!
Bu ifadeleri kullandığm için üzgünüm, ama yazıyı açıp okumayanlar için neden bu kadar öfkeli olduğumu ifade etmek durumundayım!

Bu yaşananların sonucu ne olur, bunlar yaşanırken arkadan arkadan bu ülkenin başına ne getirilir bilinmez ama dilerim yaşananların ardından huzur ortamını sağlamak için siyasilerin gerçek çabasını görebiliriz.. Bu eyleme çoluk çocuk, herkes destek verdi, insanları suçlarcasına "Chp'li köpekler" gibi ifadeler kullananlardan iğreniyorum.. Bu siyasetüstü hatta doğa üstü güçle insanların direndiği bir hareketti.. Ben evimde otururken, düşüncesine bile tahammül edemiyorum ama o insanlar olayların bizzat içindeyken hiç kimsenin hakaret etmeye, olumsuz cümleler kurmaya, küçük gösterme çabası içinde olmaya hakkı olmadığını düşünüyorum..
Söylediğim gibi, desteklemiyorsanız da en azından susun firmadan gelen kozmetiklerinizle oynayın.. Taslaklara yazı depolayın, ortalık durulsun hemen yayınlarsınız..

Eminim izlemişsinizdir ama şunları da paylaşmadan geçemeyeceğim...
Melis Limes Gezi Parkı ile videosunu kaldırmış fakat her cümlesine sonuna kadar katılırım, keşke yorumlara kapatıp videoyu yerinde bıraksaydı..

Pembe Defter: Çantamda Ne Var


Londra'da Bir Türk Kızı, seversiniz sevmezsiniz ama yazısını okurken gurur duydum, gözyaşlarımı tutamadım.. 

Tüm bunları okurken, izlerken, fotoğrafları gördüğümde öfkelendim, üzüldüm, ağladım, psikolojim bozuldu ve tekrar anksiyete belirtileri yaşamaya başladım ama bu sözleri de söylemeliydim ki en ufak bir insani duygu taşımayanlar duş jellerini sevip okşamayı bırakıp, gerçek insanlar için üzülsün biraz da..

İnancını cüzdanında değil, yüreğinde taşıyan onurlu arkadaşlarımın kandili mübarek olsun..
Bizi göklerden gören Abdullah yoldaşa selam olsun!.. Nasıl ve kim tarafından öldürüldüğünü tartışıyorlar.. Fark eder mi?..


*Yazıyı yazarken çok yoruldum, bu yüzden tekrar okuyup düzeltme yapamayacağım, anlatım bozuklukları ve yazım hataları için özür dilerim.. Bu yazıdan sonra blogu terk edenler, yorum da bıraksınlar ki ben de onları tanımış olayım..

**Numaralarının açıkça yayınlanmasını istemeyen doktor, eczacı vs telefonları var elimde, Ankara, İstanbul, İzmir ve Adana'dan gönüllü tıp hizmetleri, antiasit, gaz maskesi temini gibi farklı kişilerin telefon numaraları. İhtiyaç duyanlar twitterdan ulaşabilir..

***Konuyu dağıtmak ve bu kadar uzun yazmak istemezdim ama yaşanan bu insanlık suçuna rağmen akpnin yüzünü yıkayıp, masum göstermeye çalışan insanların savların çürütmeye çalıştım.. Bu partinin, bu ülkeye hiçbir hayrı yoktur! Örneğin harçları kaldırmışmış.. İkinci öğretim harçları, bütün ülkeyi okutacak seviyede, birinci öğretimden kalkan harcı yaz okulu ders ücretlerine bindirerek açığı kapadılar.. Harç sadece 4 yıl için ve birinci öğretimlerden alınmıyor, okulu uzatırsanız her dönem için 480 lira. Ve hocalar bütünleme ve yazokuluna rağmen okul bitirtmemek için elinden geleni yapıyor.. 

3 Haziran 2013 Pazartesi

desenlioje.blogspot.com: gözüme çarpanlar

desenlioje.blogspot.com: gözüme çarpanlar: şuan bütün Türkiye ayakta ve paylaşılan fotoğraflara bende yer vermek istedim. ne olur provokatiflere meydan vermeyelim. bloglarını bu amaç...

Bu Blogda Direniş Var!

Bu sefer kimin görüşü neyse ne diyemiycem..! Firmalar da kendini gösteriyor zaten.. Mado eli kanlı polislere çay ikramı yapıyormuş.. Devam etsinler! Dilerim en azından sizler Mado'da blogger etkinliği düzenlemezsiniz!
Siyasi görüşlerinden ötürü, "ayy yok canım abartıyorlar, nolmuş yani 3-5 ağaç için şöyle oldu böyle oldu, allah da bunları top etsin ülkeyi yakıp yıktılar" zihniyetindeki blogları zaten bir kalemde geçiyorum!!
Şu anda tüm insani duygularımı kullanıp kendilerini takip etmekten vazgeçmemeye çalışıyorum ama onlar ısrarla bu düşüncelerinde devam ediyor... Kapitalist düzenini bir parçası olmuş, israfı yaşam biçimi haline getirmiş, katakulli çevirip kul hakkına girmiş bloggerların şu anda İslamcılık oynamasına şimdilik gülüyorum sadece...
Aman kimse bana laf söylemesin, kimseyle tartışmaya girmeyeyim diye yayınlarını durduranların da iç yüzünü gördük... Fikriniz neyse zikriniz o olmasın, sağda solda yazıp açık vermeyin bari!

Eylemlerde yaralanan tanıdıklarınız varsa lütfen darp raporu alıp suç duyurusunda bulunun!!
Yardım çağrıları ve gördüklerimizi aktarmaya devam edelim..